2.08.2010

Nantes

Kimsenin bilmediği, kimsenin anlayamayacağı, kimsenin hissedemeyeceği, kimsenin göremeyeceği'ne aşık oldum ben. Ama tepeden tırnağa, gözlerim karanlıklarını göremeyecek kadar ümitsizce. Bana ilham verip benden geri alan, hırslı, tutkulu ve gerçek bir aşık bu sevdiceğim. Gerçekten kalpten sevdiğim...
Belki böyle olmaması gerekirdi. Herhalde. Böyle umutsuzca bir kez daha görmek için beklemek, rüyalarıma girmesiyle delirmem, herkese anlatmam... Hiçbir sevgi bu kadar derin olamaz. Bizim aramızdaki kadar...
Adına ne yazılır, bilemediğim bir sevgi bu. Halbuki ben gördüğüm resimlerini nicelerine daha benzetebilirim. Bu kozmopolit yapısı mı beni büyüleyen? Bilmem. O kadar güzel ki ama, gözlerimi, ellerimi, sesimi, ayaklarımı, fikirlerimi ilk orada hissettim. Sanırım bu yüzden herkes geri dönmeye bu kadar istekliyken, ben, beni burada bıraksanız, sorumda ciddiydim. Gittim, geldim, neredeyse altı ay geçti. Ben hala özlüyorum.
Bu aşk Nantes'e. O.
Hayatımda gördüğüm en özgün, en güzel, en şık şehir; en yakışıklı erkek benim için. Gerçekten özlüyorum.
Evimi sonunda buldum. Hep aramıştım ben... Hiçbir yere ait hissetmiyorum derdim ama burayı da kendimden çok sevmiştim. İnsan nasıl doğduğu yeri yargılar? Asla yapmam, asla sevmeyi bırakamam. Ama sadece orası işte beni farklı hissettiren.
Keşke bir kere daha görsem, keşke biraz daha kalsam.
Kucağına yatsam Nantes'in, o da benimle rüzgar olsa, esse, masallar anlatsa. Yollarının üzerinde yaşanmışlıkları...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kafamdaki taç var olduğu sürece...Yazsana?