11.12.2010

Çok gülen çok ağlar .

24.11.2010

Hissettiklerimin düşündüklerimle alakası yoktur, yippii!

Ne Hissediyorum Biliyor Musun?

Muz demek istiyorum,
Sana bir tokat atmak istiyorum,
Senin nasıl bir aptal olduğunu insanlara anlatmak istiyorum,
Seni ve başkalarının önemsiz duygularını önemsemek istiyorum,
Azarlamak istiyorum,
İçimi dökmek falan hiç istemiyorum,
Yanımda böyle -senin gibi- gereksiz insanların olduğu her yeri terketmek istiyorum,
Bilgisayarıma bir tane vurmak istiyorum ki yaptığım ödevleri yoketmesin,
Bir tane daha şarkı yazmak istiyorum,
Yalnız yaşamak istiyor muyum bilmiyorum ama sanmıyorum,
Korkularımın olmaması gerçeğiyle başkalarının yüzleşmelerini istiyorum,
Bağırmak istiyorum,
Biraz da
Uyumak istiyorum...

23.11.2010

vuuhuu

Evribadiiiii...

Nabersiniz?

20.09.2010

Qu'est-ce Que Tu Feras Sera?

qu'est-ce que tu feras sera?
t'etais manque de bonnes manieres, tu devras
d'etre une jolie etudiante,
une jolie hypocrite, comme les gens

je ne veux pas signer, maitresse
je sais que tout le monde a, je sais
mais je suis un peu revoltee
qu'est-ce que je feras, je suis sera

j'ai une amie comme hello kitty
elle est juste comme moi, tres timide
on s'accompagne bien,
et elle ne s'enerve pas contre moi

je suis tres rude, bonjour!
vous savez j'ai des lois:
1. je ne signe pas, 2. je suis hypocrite
et je ne parle pas

mais tous ça n'va pas..!

12.09.2010

Merhaba Örümcek Kafalı

Kalbim atıyor, tam onun arkasında bir ağrı var...
Bir de niyeyse televizyon çalışmıyor, kulaklarımla duyamıyorum sonuçları. Duymak da ne faydaysa. Çıkıp dışarı bağarsam %60'ı keser beni, hiç düşünür mü. Düşünemiyor ki. Hiç kafasını yormaz.
Bir 12 eylül daha yaşanmıştır. Yalan mıdır?

Düşünüyorum.
Artık bana öğretilen saygıyı hiçbir kimseye hissetmiyorum. Ne aileme, ne de arkadaşlarıma. İstemiyorum artık şefkati. Bugünün değiştirilen anayasası da bunu öğretecekti zaten, ben erkenden nefreti bir güzel tadayım.

Ne diyeyim bilmiyorum ki. Gene değişmeyecek.

Kalbim ağrıyor. Kimse duymuyor. Duymasınlar, istemez. Bana yardım edecekler gene evetçidir.
Bu %60 gene koyundur, güdülecektir.
Bana haksızsın demeyin. Diyemezsiniz.

Siz gene evet deyin, siz gene fişlenin, siz gene kadına zulümle devam edin.
Biz gene muakeme edebildiğimiz kadar edecek ve hayır demeye devam edeceğiz.

7.09.2010

Ha Yoksan

Deli miyim? Hep düşünüyorum öyle miyim değil miyim diye... Ama ne olursa olsun beni sınırdan çıkaran onlardı. Çizgiyi silip ayaklarımın dibine çeken...
Bazen hepiniz manyaksiniz diyorum ve çekip çıkıyorum. Sonra da ofkem yatisiyor ve özür dolu bakislarimla geri donüyorum. Neden özür diliyorum ki? Kimden, ne için diliyorum?
Beni bu hale getiren bu heriflerdi, kahretsin ya. Yahu bir köpeğin sevgisi bile daha dürüst geliyor bazen.
Hiçkimsem olmasın istiyorum. Hiçbir maddiyata bağlı zenginliğim olmasın. Küçücük ama kendımın olan bir evde yasayayım.
Yalnız ama gelip gideni çok olan.
Ama biliyorum ozlem o kadar şiddetli olacak ki...
İnsanlar bana haksızlık yapıyor, ben hiçbir varlığa zulüm etmek istiyorum.
Beni siz delirttiniz. Ben cezanızım. Cekemeyeceksiniz.

Şimdiki gibi.
Hepiniz manyaksiniz. Sen de öylesin!
Sen de!

İcimde genelde bir yumru olur. Takılır kalır boğazıma.
Şimdi o yumru ne gariptir, ne alışılmadiktir.
Her şeyim olacak, bekle T, her şey olacak.

Bir bok olmayacak. Bu bu kadar basit. Hiçkimse olamamış da.
Hiçkimse hiçbir şey haketmemiş de.
Gözlerini yeni açanlar disinda.

Didindi didindi,
Bir kaç kötü sozden ileri gidemedi...
Didindi didindi,
Karakalem calakalem oldu sevinemedi...
Didindi didindi,
Olduracagi oldurdu, oldurmayacagi göremedi...
Didindi didindi,
Ugrastigina degdirtti...
Didindi didindi,
Bir kuruş fazla getiremedi...
Hepsi elinde harcandı gitti!
Didindi didindi,
Sadece didindigiyle kaldı, yandı gitti?

6.09.2010

Boyla Aynayı

Herlesin eline verilmemeli kağıt kalem,
Veyahut bir ünvan
Sonra başlıyorlar yalakalığa;
Duvardan duvara vuruyorlar sizleri
Diyor, sözde bir ayna varmış
Bir de uyumsuzluk varmış büyüklerde;
Amandır hepimiz de canısı
Gani gani eziyor ayaklarıyla
Pençeleriyle, vahşilesiyor, boynuzlarıyla, keskin dişleriyle
Tükürüyor geçiyor suratına
Herneyse, o çok şey söylüyor
Ama hiç bakar mı o kendi aynasına,
Aynasız!
O hiç uyumlu mudur dünyaya...

25.08.2010

Aynisi Tir

Blog kisin daha eglenceli;
I'lari i yazmak zorunda kalmaz iken,
Telefondan uzak iken,
Kafada ders disinda bir bok olmaz iken...

Hatta agzimi toplamis iken...
Ama bu kis, gecen kistir
Kis ise yazdir
Ama ben benimdir

Agzini toplamis ben ve saygisiz farksizdir,
Ancak herkes aynidir...

13.08.2010

Vallahi 13. cuma ama tek parçayım...

12.08.2010

Bugün Her Varlığın Günü

Bugün gülüyorum çünkü gülmek istiyorum.
Bugün hiçbir şey hissetmiyorum çünkü coktan duygularımı bitirmişim.
Yaşlar gereksiz. Yaslar anlamsız. Yakarmalar garip.
İnanç belki. Veyahut yalan, istediğim...
Bugün her ne kadar ne kadar bir kötü gün olsa da;
Yahu bugün bir gün işte!
Günler anlam kazanır. Biz anlam yükleriz.
Alt tarafı bir gün bugün.
Belki de karalar giyip telefonumu kapattığım...
Belki de bir kaç arkadasıma blog'uma bakın dediğimde okuyacakları yanlış post'un bu post olduğunun günü...
Aslında evet, bugün kötü bir gün.
Çünkü bugünün anlamı tek değil benim için.
Ama şunu bilelim ki, hepimiz onu seviyoruz ve en çok da ben seviyorum.
Ayrıca, tek bir gün değil onun günü.
Her gün onu düşünüyorum ve düşündüğüm sürece her gün, herkesin günü.
Bu sadece bazen saklanmak isteyeceğim ama sonunda inimden çıkacağım ve iyi ki vardın, diyeceğim günün günü!
Babiş,
Ey kapanı! Ey kapanı!

Geldiğin Gün, İçerideydim

-Bilmiyor muyum ben sanki... Doğum günümde, ölümümde, kutlamalarda, bayramda seyranda hiçbir zaman yanımda olmayacaksın. Seni takip ediyorum.
Sustuk.
Demek ki beni gözlüyor, diye düşünebileceğini hiç düşünmemiştim ama;
-Buna da gelmezsin. Hiçbir zaman hayatımda yer almayacaksın.
Nedenini biliyorum ancak kendime itiraf edemiyorum. Bunun bir teori olduğunu varsayıp her bir duygum gibi hepsini derinlere gömüyorum...
-Bu doğru değil.
-Hah, işte böyle, yalanla bana. Yalan söyle gerekirse. Kendini daha güçlü savun. Erkek gibi dövüş derler ya. Benim hiç hırsım olmadı. Senin de böyle olmanı kabullenemem.
Halbuki aslında çenesi gayet de düşüktür. Kavgada kendini savunur, sokakta kendini savunur, çekinmez...
Benim farklı bir şeklim. Ben de bana garip garip bakan, takip eden, sözle rahatsız eden insanlara karşı kendimi savunurum. Hatta fazla savunurum. Hava yağmurlu ise şemsiyemden, elimde hiçbir şey yoksa sözlerimden ya da bakışlarımdan, hatta ve hatta birkaç küçük yalanla bile kendimi korurum. Savunmama gerek yoktur. Ben aşağılarım.
-Biz böyle değildik, nerelere getirdin konuları, ...?
-Bir şey diyecektin?
-Demiyorum bir şey. Bitti mi?
"Nasıl tartışma bu kadar büyüdü anlamıyorum. Biz böyle değildik. İlk cicim ayları mı değiştirdi? Sı.ayım aylarına be! Ne problemi var benimle? Her gün böyle ki bu. İki gün çenesi dursa anlarım da, her gün. Her saat be abicim. Ben naapayım?"
Kesin gene bir şey düşünüyor gene, önüne baktığına göre... Hiç durmaz ki o. Ne zaman boş baksa, bakmayıp da bakışlarını kaydırsa bilirim ki o bir düşünce akışını engelleyememiştir. Etraftaki kızlara bakmadığını anlarım en azından...
":D"
Aynen öyle.

-En son içecektik...
-Ha?
-Ben gidiyorum. Tutamadığın sözlerden birini gene başına kakıyordum en son.
"Off..."

-Alo?
-Nooldu?
-Moralim bozuk.
-Gene kızla mı ilgili.
-Hıı evet.
-Napıyorsunuz böyle anlamıyorum ki ben, bak beni biliyorsun sizi böyle soğuk soğuk görünce gözlerim doluyor, ne kadar üzülüyorum...bıdı bıdı.
-Ha neyse ben kapıyorum.
-?!
-Hadi.

"Benimki bana ne güle güle der kapatırken ne öptüm. Ne de seni seviyorum"
-Ya ne alaka ki? Diyemem böyle şeyler.
-Pardon bebek?
-Ya tamam da ben herkes gibi mıçmıç vıçvıç artık neyse işte, onlardan olamam. Olmam yani. Tamam seni seviyorum da, kaç yaşındayız?
-Şu yaştayız, hala senden sevgi görünce şaşırıyorum.
-Siz birlikteyken...
-Evet bir öncekini bana ayarlama fikrini sen bulmuşsun da napayım kızım?
-Kızım deme bana!
Bıdı bıdı...

-Geç geldin?
-Ben bitirmek istiyorum.
-Biz böyle değilmişiz. Değildik. Bunları diyeceksen boşuna deme. Hiç "biz" olmadık. Hep ben, hep sen.
Bıdı bıdı... Kırılan tabak çanak. Değerli olanları atmıyoruz ama. Sürekli sirtakide kalp.

-Sen bencilsin.

Hepimiz öyleyiz ki.

Olanlardan sonra her şeyimi topladım. Sırtıma attım. Daha doğrusu atmadan önce ona sürpriz yapacak olduğum biletleri ve vize saçmalıklarını topladım. Sırtçantama tıkıştırdım. Benim için verilen "Güle Güle" partime katıldık.
Ortalarına doğru dışarı çıkmışız ikimiz de. Merdivenlerde oturduk. Onu gördüm. Oturdum. Oturdu. Oturduk beraber.
-Gidiyorsun. Ne çabuk. Bitirmeye karar verdiğimiz anda bilgisayar başına geçmenin sebebi demek ki...
-Senden kaçıştı. İki biletimiz vardı. Seninkini iptal ettim. Ne var? Ne o bakış?
-Tabii en son haberi ben alırım ya...
-Bu son günüm. Biraz kes istersen.
-Senin deyişinle, aslında teknik olarak yarın da var ve iki gün ediyor.
-Başlatma.
-Gitmek zorunda değilsin.
Zaten gidecektim. Zaten ayrılacaktık. Evet yani, belki yaptığım garip ve uç olmuştu. Ama olan kısacası şuydu; başvurumun kabul edildiği andan itibaren buraya gideceğime emindim. Ben de okulun açılışına kadar beklemeden hemen kaçtım. Ha üç ay, ha bir ay. Erkenden gidersem avantajlıydım.
-Şimdi sen gideceksin ya. Hep bu anı beklemiştik. Ben kaçmıştım bundan, sense üstlenmiştin. Büyük bir kalbin var. Çok cesursun.
-Gidecektim zaten.
-Ama işte gideceksin ya!..
Ne demeye çalışıyor ki?
-Bir daha geri dönmeyeksin.
-Daha iyi ya. Bana 4 yıl önce ben çocuklardan nefret sense severken demiştin ki, 20 yıl sonra çocuğunu sevmeye geliriz. Çocuk hala istemiyorum ama eğer olursa senden olmaz. Sevmeye gelirsin anca.
Ve evet bir daha asla dönmedim o şehre, o ülkeye...
Onu da orada acı içinde bıraktım.

Akşam havaalanındayken onu gördüm. Ağlaştık. Gizlice. Ardından uçağım havalandı. Ve bir daha onunla ancak yüzyüze olarak o geldiğinde konuştuk. Ya da hayatımdaki değişikliklerden haberdar ettiğim mail gurubuma attığım e-postalardan. O da konuşmak değil. Tebrikler cevabı bile zor yazanlardan oldu o da...

Ben de kendimde en büyük değişikliği dövmelerim, piercinglerim ve "kaşlarım"la yaptım. Kimi insan saç boyatır, ben de kaşlarımı boyattım. Hep rengarenk oldu. Beyaz bile olduğu oldu. Bazısı alışveriş yapar. Ben onu da yaptım.
En popüler kızlardan biriydim. Kısa sürede parti kızlarından biriydim. Dans dışında her sanat dalında adım vardı. Tanındım.
Modellik yaptım. Operada söyledim. Tablolarım var. Animasyonlarım. Kontrbasım. Kare kare hayatım, bir de!

Hem de ne kareler..!

Bir de yeşil arabam. Kaşlarım gibi...

Geldiğinde tek yaptığımız susmak ve gözlerimizin içine bakmaktı. Bende kaldı. Benim gene gidişime denk geldi onun gelişi. Hayatıma girişleri de hep böyleydi. Kabul gelmiş, ben gene bambaşka bir ülkeye uçarken...
-Bunu yapmak zorunda mısın?
Sorması bile saçma. Ben de cevaplamadım. Geldi, elimi tuttu. Birbirimize sarılarak ağladık.

Gene erken çıkmış olacaktım yola. "3 ay, 3 aydır. Yıl değil!" derken, ve gene bunu tartışırken, arabadan tam indiğim sırada oldu. Birbirimize veda ettik. Ben bir beş dakika daha kalabileceğimi söyledim. Acelem yoktu. Bir hayli erkenciydik.
O beş dakika bittiği an, kopmak istemedim.
-Bu sefer uzun sürmesin sessizlik.
-Değil mi...
"Sesim anca mırıldanır gibi çıkıyor..."
-Bir seferinde Nantes'e gideriz belki. Sadece sen, ben ve tüm sevdiklerimiz!
-Sahi, senin sözün vardı.
-Sözümü tutacağım! Bir 3 sene bekle. Aaa...
-Ne oldu?
-Sen evli misin?
-Hayır.
-Biriyle görüşmen falan?
-Sen?
-Ben?
Başlar önde eğik gene...
-Evlenecek misin peki?
-Bu ne demek oluyor şimdi?
-Tabii ki de evleneceksin... Düğününde ve çocuğun doğduğunda gelirim yanına. Bir uçağa bakar o zaman.
İşte o zaman ilk defa yanında hüngür hüngür ağlamaya başladım... Eh, şaşırdı haliyle.
-İlk defa birinin yanında bu kadar güçsüzüm. Sakın dalga geçme ve birine anlatma!
-Tamam.
Dedi, birbirimize sarıldık. Tam o sırada, ayrıldığımız anda, bir adam gördüm. Bana doğru geldi, bana doğru baktı. Gözleri kocaman açılmıştı. Gözbebekleri kapkaraydı. Büyümüştü ve korkuyla bakıyordu. Tam o sırada, iki el atış duydum. Birden tekrar sarıldım ona. Bu sefer tırnaklarımı batırıyor ve canını acıtıyordum. Anlamadı herhalde ki,
-Şşş, geçti, tamam, buradayım.
Dedi ve ben o sırada ayaklarımın yerin altından kaydığını ve başımın döndüğünü hissettim. Kokusunu içime çektim. bu hayatın kokusuydu çünkü.
Bayılırken ki birkaç saniyeyi daha hatırlıyorum ve onları da aktaracağım...
Birden benim ellerinden kaydığımı hissetti. Adımı bağırdı. Haykırdı. Defalarca! Herkes bize bakıyordu. Eğer sesim çıksaydı, herkes bize bakıyor, diye kızabilirdim. Sonra ellerine bulaşan ıslaklık ve üzerinde hissettiği sıcaklık onu şoka soktu. O sırada yere sertçe çarptım. O da inlemeye başladı. Belki de yarım saat boyunca o kan gölünün üzerinde yattık...

Kendimi hastahanede buldum. Biraz gecikmiştim uçağa...
O da oradaydı. Ama bir daha gözlerimi kapattığım anda yokoldu.
Öyle gözleri kan çanağı halde görmek korkunçtu. Elimi tutuyor ve ağlıyordu. Gözlerimi açtığım anda, heyecanla doktoru çağırdı.

Oradan çıktığım anda ilk iş varacağım yere varmak olacaktı. Oldu da.
Son senem...

Eve dönebilirdim. Dönmedim. Oradan tanıştığım bir çocukla beraber oturmayı düşündük. Gene farklı bir ülke. Gittik. Sakinlik aramıyorduk. Sessizlik yalnızlık demekti. Korkunçtu...

Bir akşam eve döndüğümde kapı aralık, bağırışmalar geliyordu. Kendimi savunacağım hiçbir şey yoktu evde. Bıçak alma riskini göze almadım. Zaten o her kimse, elimden alıp beni kesebilirdi, değil mi?
Arkadan gizlice yaklaştım. Ben şanslı bir insandım hayatım, çünkü adam geldiğimi anlamadı ve üstüne üstlük elinde tabanca vardı. Bir hırsızın elinde tabanca olup olmaması önemli değildir, tercihimiz olmamasıdır ama ya tabanca yerine başka bir şey olsaydı?
Neyse, ben de arkasına elimdeki anahtarı dayadım. Soğukkanlılığa gerek var mıydı? Belki elimdekinin kesici bir alet olduğunu düşünürdü? Umardım. Aynı anda da polisi aradım. Adam bir şey yapamadı. Bunun anlamı, yine geleceğim, olabilir miydi? Geldiklerinde ve beni elimde anahtarla gördüğünde hiçbir şey yapmadı.

İşte bu anlamadığım bir anı.

Hani ben hep; hiçbir yere ait değilim, hiç yaşlanmayacağım diye ergen tavırları yapıyorum ya. Oldu bu yahu. Tavır değilmiş bu. İçgüdü...

O, evlendi. Bir çocuğu oldu. Ben ölmeden önce... Ben gene bir araba kazası geçirdim. Bu sefer ki ölü bendim. Herkes yara almadan kurtuldu. Benim yazdığım kitaplarım oldu. Müzik yaptım. Kısacası hızlı yaşadım ve her şeye sahip oldum.
Çok içtim. Çok okudum. Her şeyin kısa sürebileceğini çok küçük yaşta öğrenmiştim.
Arabadan ilk çıkan bendim. Vücuduma doğru yürüdüm.
Cenazem Nantes'de oldu. Her zaman istediğim gibi... Herkes orada buluştu. Ve biliyor musunuz, tüm sevdiklerim orada buluştu. Söz verdiğim gibi...

Mutluyum.

Adam

Merak etme kalbim,
Kötülükten hiçbir zaman ölmezsin...
Acı çekene kadar iyilik edersin sen,
Sen kötü değilsin

Suç muç neyine
Sanki bundan adam ölürmüş
Sen bencil ve kalpsizsin, kalbim
Yoksun ki de öleceksin

5.08.2010

Down In The Boondocks

İki piercing: dilime ve kaşıma.
İki kulak deliği: aşağıya (4.) ve kıkırdağıma.
Dövme'm.
İstiyorum.
Hillbilly...

2.08.2010

Nantes

Kimsenin bilmediği, kimsenin anlayamayacağı, kimsenin hissedemeyeceği, kimsenin göremeyeceği'ne aşık oldum ben. Ama tepeden tırnağa, gözlerim karanlıklarını göremeyecek kadar ümitsizce. Bana ilham verip benden geri alan, hırslı, tutkulu ve gerçek bir aşık bu sevdiceğim. Gerçekten kalpten sevdiğim...
Belki böyle olmaması gerekirdi. Herhalde. Böyle umutsuzca bir kez daha görmek için beklemek, rüyalarıma girmesiyle delirmem, herkese anlatmam... Hiçbir sevgi bu kadar derin olamaz. Bizim aramızdaki kadar...
Adına ne yazılır, bilemediğim bir sevgi bu. Halbuki ben gördüğüm resimlerini nicelerine daha benzetebilirim. Bu kozmopolit yapısı mı beni büyüleyen? Bilmem. O kadar güzel ki ama, gözlerimi, ellerimi, sesimi, ayaklarımı, fikirlerimi ilk orada hissettim. Sanırım bu yüzden herkes geri dönmeye bu kadar istekliyken, ben, beni burada bıraksanız, sorumda ciddiydim. Gittim, geldim, neredeyse altı ay geçti. Ben hala özlüyorum.
Bu aşk Nantes'e. O.
Hayatımda gördüğüm en özgün, en güzel, en şık şehir; en yakışıklı erkek benim için. Gerçekten özlüyorum.
Evimi sonunda buldum. Hep aramıştım ben... Hiçbir yere ait hissetmiyorum derdim ama burayı da kendimden çok sevmiştim. İnsan nasıl doğduğu yeri yargılar? Asla yapmam, asla sevmeyi bırakamam. Ama sadece orası işte beni farklı hissettiren.
Keşke bir kere daha görsem, keşke biraz daha kalsam.
Kucağına yatsam Nantes'in, o da benimle rüzgar olsa, esse, masallar anlatsa. Yollarının üzerinde yaşanmışlıkları...

28.07.2010

Icime Bir Sey Takildi

Neden boyle dedin ki... Sanki hayatinda gercekten insanlari tanimis, tum mutluluklari tatmis, en carpici ve en essiz guzellikleri kesfetmis bay. Neden bay? Bay Bay, merak ediyorum da, beni ve benim gibileri neden bu kadar kolay eleyebiliyorsunuz? Ya benim de size kendimi tanittigim sekil Onlar gibi olsaydi? Ya ben sana kendimi tumuyle anlatsaydim! Ikiyuzluluk yapmasaydim! Sen gene de beni tanimak istemeyecektin. Aslinda sen zaten istemiyorsun ya, ben gene kendi dunyamda yasiyorum. Neden ben ya? Neden? Ben farkliyim. Ben neyim baska? Kendimi siniflandirmak istemiyorum. Sen gene bir cevap bulacaksin Bay Bay. Cunku sen entel ama duzeylisin. Cunku sen anca kendini acmadan, baskalarini actirir ve yargilarsin. Entel olmak ne demek? Hippi olmakla duzeysiz mi oluyorsun? Eh, belki sacimi kestirirsem biraz para kazanabilirsiniz. Kac yasindasin? 16 yasina basacaksin, 40 degil. Bir de sanki su jenerasyonda hippi varmis gercekten gibi konusuyor ya... Bir sey de diyemiyorsun. Demem. Nasil diyebilirim? Ya cok sacma ve gulunc bu konu ama baslarim dusuncelerine! Duzey boyle mi kazaniliyor? Git kazan o zaman. Benden uzak ol(ma). Git(me). Baslatma. Kes.
Her seyin bir anlami var, bilmeden konusma.

17.07.2010

Bodoş

Suan bunlari sana tam bir eziyetin icindeyken yaziyorum: 12 saatlik Bodrum yolculugumuz sakiz gibi uzadi. Bir seylere koyarim deme icgudum her karbondioksit verdigim anda (kaka hava, pis hava iste ya hani, ugursuz) daha da artiyor. Yahu nasil yavas kullanabilir bir insan bu otobusu?! En iyisi ucak, en iyisi taksi, en konforsuzu otobus ve motor uzerinde seyahat. Motoru severim de 12 saat cekilmez len uzerinde. Omurgam, boynum, organ morgan yok ben de. Var da olmasaymis dedirtiyor, ne bileyim. Bodrum askimla geliyorum, amaaan bosver debizi gorduuuum!!! Ay ne guzel! Heyecanlandim bir yandan da kucagimda sapka var, bakalim otelde neler olacaak... Sa.12
Otel OK, heryerde Ingiliz var. Turklerden cok. Sa.22:30
Sa.18 Suan gunesleniyorum. Hep burada havanin bunaltici bir sekilde sicak olacagini sanirdim. Ancak suya girdigin surece her sey harika. Tum gunumu denizde gecirmeyi planlarken kendimi havuzda guneslenirken buldum... Suyu ozlemisim... Birkac kisiyle de tanissam harika olurdu ancak ben biraz fazla utangacim sanirim.
Wow! Neyse aslinda var zaten. Ilk defa tam hayalimdeki yaz tatilini yasayacagim! Tatilde yalniz olmaktan nefret ederim :)

14.07.2010

Ve Bu Sezondan Canli Yayin

Su hafta kadar yorucu bir tatil haftasi gecirmedim... Ancaak yorgunlugumun sebebi kaliteli muzik & sohbetler... Zaman zaman kendimi Alaska Frigo'larin essizligine birakmak ve o denizde batip cikmak istesem de, fazla kilolarimi yani kisacasi, patates bacaklarimi gorunce ve yanimdaki herhangi biri de frenleyince, en sonunda bu hayalden vazgeciyorsun...
Nelere gittigimi yazacagim. Su son 3 gecedir ustuste disarida oldugum icin yorgunum biraz ama degdi dogrusu...
Simdi sirada Bodrum tatilim var..!

10.07.2010

Dogum Gunu Zamanlari

Bugun senin dogumgunun,
Adina yazilan bir sarkin var,
Diyorlar, her seyi senin olduklarindan,
Bugun bir tane bile esirgemiyorlar,
Bugune ozel; cunku bugun senin

Her gun soylenmeyen sevgi sozcukleri deniyorlar uzerinde;
Dogum gunu cocugu'na yakissin diye,
Kurallarla bezeniyor zihinler
Sana hediye aliyoruz magazalardan;
Cunku sana yakisacak; bugun senin

Belki duygulu bir yakin sana bugunu armagan etmeyi secmis;
Sen de kabul etmissin basta;
Ne yenilgin olacak, ne kazancin
Cunku varsin
Tum bunlarin her birisi senin!

Simarikligina goz yumuldugu,
Koyu kavgalarinin unutuldugu,
En cocukca gun,
Bugun!
Bugun bizimle oldugun 9.,
Ama varliginin estigi, 16. yildonumun...
Ve benim tek dostum oldugunun!

Seni cok seviyorum Balim'

Dogum Gunu Mesajim:

Dogum gunun kutlu olsun, Balot, iyi ki varsin, nice senelere!!!!

3.07.2010

Ping Pong

I've really missed the last train over you... And that I've never seen you as with somebody else but me. It's not one of my jealousies... That's the worst thing that I've ever chosen. I've chosen both being a nerd and have a good successs and being alone... I thought that it was the best for both of us and that I wasn't going to have anything reminds me but even being without you is this. May be I have to wait my turn. But right now, I'm sure that I have no role in this game. In this life. I have no "goodbye"s for you because I have already missed my chance and spent my time on telling you. You told me that before... That I was going to leave you and you were going to leave me, also. I said no but I was already planning this. I don't have an idea what you were thing about 'cuz that, I have never listened to you. I have never learnt anything from you also. You tried to solve. I didn't let you. How much I loved you. Did you miss me? Will you? Just like I do? I want to go back and call you sweetheart. But your heart is refilled with love. I know, again, we have to be drifted apart. I want to ask you "Shall I come back again?". We won't have to rush in this time. I'm your little evil. Take everything that we can both cannot reach and throw them away.

Kadere Degil, Kedere Inaniyorum

Butun esyalari gitti. Acaba kim gonderdi onlari tek tek? O kimden neden hic korkmuyorum? Herseyi teker gonderildi. Hicbir aninin yerini tutamaz ama tum esyalar gitti. Gondermeye de devam edecegi kadar ki hirsla gosteriyor O, bunlari bana... O bizden mi diye sorgulamaya hakkim yok ama O'nun yargilamaya var. Herkesin dili pabuc kadar. Nasil da kiskanc! Baslatma simdi, demek ayip ama hep ben ozru olanim. Bencil O. Ben gene yapayalnizim. Ne guvendigim dostlarla dolu cevrem ne de yalancilarla. Donup dolasip gidecegim yer ayni. Aitligi de ben kabul etmiyorum; kimse kimsenin olamaz ama bu sekilde yasiyoruz. Kadere inanmam ama kaderciler. Nasil bir yerdenim ben? Nasil bir topraktanim? Topraksizim. Ihtiyacsiz bir zavalli ihtiyar olacagim. Ya da aslinda olmayacagim. Ben de bir diger O, gibi hic yaslanmayacagim sanki... Bize bizzat dogunca dilenenin aksine... Ya ben ya da es olmayacak. Eger bu ongordugum yolda yurumezsem. Yazarken yazinin nereye goturecegi bilinmediginden hicbir ... Bosuna konusuyorum. Daha da kotusun sen, bazen. O kadar da degilsin aslinda ama bana surekli zarar veriyorsun; benim sana iki katiyla donecegimi bile bile... Disarida gosteremedigin cesareti bana gosteriyorsun. Harika!
Keske kabul etsen.
Keske hic o kadar tas kalpli davranmasaydik. Ama ben de hicbir sey yok ki.
Bana bir iyilik yap.
Hicbir sey yapmamazlik etme.
Reddetme.
Bana tekrar hayal kurdur.
Lutfen...

28.06.2010

Osuruktan Teyyareler

Yalnız kalmayayım ben,
Yalnız kalmasın Tuna'lar,
Yalnız olmasın teyyareler
Yalnız teyyareler...
Aman olmasınlar,
Birlikte de olmasınlar
Varlıkları ne demeye var
Halbuki ne avare değil mi?
Kimdir de o,
Sana bana hesap sorar
Hesabını görür...
Oh, demek yoktur
Osuruktan teyyarelere
Bir geçmişin de olmaz onlarda kalan...
Eh, ne geçer geçirilmeden?
Kime hayırı dokunur,
Kime hatırı sorar,
Osuruktan teyyareler?

Ne Ya?

Ne yazacağımı bilemeden açıverdim internet penceresini... Aklımda bir sürü düşünce var. Gerçekten, toplasan küçük bir cep kitabı hazırlayabilirim en kalitesizinden. Şuan yüzümde hafif bir mırıldanma, kıpraşma, bir oynaşma var. Havada aşk kokusu var. Külliyen yalan.
Aslında gerçekten hiç yok. Kısacası külliyen demekle tam doğrusunu aktarıyorum. Son iki senedir sanırım hava mava yok bende. Koku desen sadece parfüm kokusu...
Hem hangi mevsimde?
Biz hangi mevsimdeyiz... Benim için farketmez! Her biriciğinde üşüyorum.
Yazın, kışın, ...
Herneyse, odamdaki Marilyn Monroe posteri bana adeta göz kırpıyor. Kırpık seni. Seni gidi, sana karşı bir sempatim var. Küçükken hep düşmüşleri korurdum. Biliyorum, o kelimeyi yanlış kullandım. Ama bir amacım var...
O'nun gibi güzel olmayı isterdim. Kendime bir iğneleme ya da belirtme, bir anlam çıkarttırmaya çalışmıyorum. O'nun güzelliğini istiyorum sadece. Kendimi çirkin bulmuyorum.
Aslında altına küçük bir aydınlatma ile harika bir görüntü çıkardı ortaya. Çok klasik bir yüzü var. O dönemlere göre, tabii. Ve çok klas.
Poster bana annemden bir sürpriz hediye. Eve geldiğimde, odamda asılı bulmuştum onu. Komodinimin üzerinde... Keşke tanısaydım o kadını. Çok özeniyorum bazen ona.
Bazen de farkediyorum ki;
Eğer aptal dedikleri veyahut aptal gibi davranma konusunda dedikleri doğruysa, şu sıralar ben de aynı şekilde gidiyorum. İşte konumu buldum! Gerçekten son zamanlar ben de çevremde aynı maskeyi takıyorum. Ama korkuyorum ya. Ne yaparsam yapayım kimseye dürüst ve açık olamıyorum. Çok canımı acıtıyor. Ne olur ki, ben de biraz kendim olsam.
Hep kendimi ve başkalarını düzeltirim ya ben, aslında böyle diyor(um/sun) ama öyle değil, diye! Şimdi gene düzeltmeliyim. Ama annemi telefonda konuşurken dinlemekten ne diyeceğimi unuttum.
Hah, kendimi çok zeki görmüyorum ama aptal da değilim, diyecektim.
Arkadaşımı şu üç ay göremeyecekmişim. Şimdiden, çabuk gel!, diyorum sana. Okuyacağını sanmam ama...
İçim bir buruldu bugün. Kimse yok aslında yanımda diye.
Belki de abartıyorum ama şu değişmeye başladığımdan beri gerçekten çok zor geçiyor. Fikirlerim, kalbim, herşeyim!

Hep merak ederdim aptal numarası yapsam, herşeye gülsem diye...
Genelde güldüren de bendim herkesi,
Halbuki iş, kendini olaya kaptırmadan eğlendirmekmiş!
Ben ise hem kendimi, hem sizleri
Kandırmışım.
Şimdi fark ediyorum
Ve korkuyorum;
Ben ne olacağım, kim umursuyacak beni, diye...

26.06.2010

Please Say "Kiss Kiss"

I loved it.
I adore sharing everything with you.
I want to hear that:
"They got nothing on you."
Literally, if they got nothing on me...

25.06.2010

Bu Sözlerin Sahibi Kim?

Oh good bye baby bye bye, It's so long where have you been oh baby bye bye, I'm gonna leave you now

Entourage

I dunno how to wait
Till the day comes
I dunno how to pass
Those last three day passes
Our day will come
I see
Oh I see, no
Our day, when will you come
To me
My dear day
It's so long
But now, we know
If you wanna be my assistant
And if you play better than me
I'll hire you up
Just come to me
Even if I have no good appearance
Just like you,
I'm not the only one
I'm not hoping for sun from summer to yesterday

24.06.2010

Bunu Oku

Sana neden anlatmadığımı bilmiyorum.
Sadece canım istemiyor belki de.
Aslında anlatamıyorum.
Ben hep çevremde gülen çocuğum.
Hiç durmadan, hiç susmadan.
Kime bağırırsam bağırayım, kime isyan edersem edeyim...
Kolay değil bence.
Bir yaşamı anlatmak sana.
Ölümüyle, arkadaşlığıyla ve doğuşuyla.
Varoluşuyla.
Kimseye anlatamadım...
Anlatamıyorum herkese.
Ya ağlayacağım ya da bağıracağım.
İkisini de istemiyorum.
Kolay değil,
Sözlerimi geri alamam...

20.06.2010

Femme Fatale

There was no escape.

18.06.2010

Yalnız Yanlış yaşar, Yaşar

Çok keyifim yok bu aralar
Pek haz verici şeyler yapmıyorum şu sıralar,
Sahi, ne zaman gezdim gördüm
İstemediklerim kovalamasa

Peşimde bir uyuz köpek gibi,
Halbuki severim kerataları
Yahu, ne gün beni arayacaksın
Hep gelir denk sen arasan

Yanlışlara, yanlış mı söyle
Yalnız yanlış yaşar, Yaşar
Heyhat, hangimiz doğru yaşatır Yaşar'ı
Veyahut reşatı

Doğru para vermedikçe,
Doğru ne yapabilirsin?
Doğru doğruluk, yanlış doğruluktan
Daha zor verilir

Sanki özür dilemekten farkı var
Sanki sevdiğini söylemekten farkı var
Zor gelir birkaçına,
Kolay ya, yalan da söylete gele bir kısmı

8.06.2010

Üç Beş Onbeş, Beş Tek İki-Beş

Neden büyük apartmanlarımızdan, evlerimizden böcek çıkar?
Neden?
Ve çıkıyorsa siz ne yapabilirsiniz ki, değil mi?

Aslında cevabı herkesin bildiği üzere, böceklerin çıkmasının sebebi, onların habitatlarını işgal edip ağaçları kesen bizleriz. Demek istediğim şu, onların evini yıkıp belki de ailelerini öldürüp yerlerine bizler evler kuruyoruz.

Niyeyse aynısını bir insan yapınca hep bir suçlu aranıyor... Bir başka canlıya verilen zarar önemsenmiyor. Ya da önemsenen canlı nedense hep popüler olanlar oluyor.

Hepimiz kediyle, köpekle ilgiliyiz. Ağaçlara çıkıp mahsur kalan kedileri kurtaran itfaiyeyi gördük ama hiç sızdıran musluğun kenarında boğulmadan yürümeye devam etmeye çalışan böceği kurtaranı görmedim. Ya da gördüysem de, bunu hiç çevresine bir mit olarak sunmadı.

Evet belki anlamsızca biraz. Ancak bir can, bir candır.

2.06.2010

Algo Pequeñito

Dışarıdaki inşaatı bu şarkı ve klip eşliğinde izliyorum...
Şaka maka şu büyük harfli HAZİRAN da geldi.

Bugün Yenilikler Öğreniyoruz

Küçükken maskeli bir adamın herkesi öldürdüğü bir korku filmi görmüştüm. Eh kısacası bulmam da imkansız olmuştur çünkü genelde korku filmlerinde birileri hep ölür. Haliyle rüyalarıma girmiş ve beni şu yaşıma kadar da takip etmeyi başarmıştır bu maskeli... Filmin adı "Friday 13th". Bugün yeni öğrendim.

Kendime Not Düşerim

Yanarım, yanarım, neye yanarım? Kulüp dersinin son gününde "Süreyya'yı Taşlamak" adlı filmi bir türlü izleyemeyip, tam olayların başladığı sırada dersin bitmesine yanarım...


Kendime Not: The Stoning of Soraya M.

26.05.2010

Konuşmak için her zaman seslere ihtiyacımız yok.

20.05.2010

Trapezden Sarkışım

Bir silah çıkarılacak elimden
Bir kurşun sinemden
Benimkinde barış, seninkinde cellat
Varmış sanki içlerinden

Ben bana değil, şimdikinin kokuşmuş düzenine
Elbet ki, seninki bana gelecek
Bir tokat yedirtecek hayallerime
Ben şaşırmayacağım, ne gerek!

Gene korkutulmayan benim
Gene kayrılan ben
Ne dersin, çok mu harcamışım
Ah göz göre göre boyanan yüzler...

Ne demeli sanki
Bir çok ses var, ayaklar, eller, parmaklar
Ve hayatlar var hatasız
Bir günlük eğlenceye vakti olmayan

Ben özgür ve hafifliğe ermek için
Doğuştan mı ağır yaratılmışım
Nedir bilmem
Sen bilirsen

Ben dedim, duyuyorum
Sen bana geleceksen gene ceza ile,
Vur gitsin ki!
Acımadı ki hiç!

Belki değer size
Belki değmez
Yukarıda ne öterse böyle
Gıcır gıcır, korkutur seni

Elbet şaşar insan
Sen de şaşarsın, gözlerini ovuşturma
Hatta kırpma bile, nefes alma!
Diyorlar bana, hiç duydun mu

Belki de yaşamışsındır
Sanki yukarıda bin yarasa vardır
Ezerler onları, yapmayın!
Beni de böcekler gibi ezip geçmeyen

Değer mi yahu acısına
Değer mi kanına, bacısına
Tabii akacak sular
Ama sen gelmeyeceksin

Heyhat ki o yazar
Bu benli senli şiiri
Binbir bitirme yolu gözetmeden
Ah hiç canım istemiyor ki, ayrılmaktan gayri...

19.05.2010

Rest Your Mind By Making Shots

The way is gonna be is being away from anybody
'Till the day that I'll be
The only seed
On the ground may be

The way is gonna be at the end
You know that
The all will be left
And she will be swept

All the roads going end
Won't be entertaining you for the rest
Neither I'm not that road,
Will you be

So what the time is it;
Is only 10.54
Can I be rested in sweet dreams
Or the nightscapes?
Eylül'de KONTRBAS başkadır...

17.05.2010

Ah Bir Martı Olsam

Bir gölge vurmuş, bir diken batmış
Bir can yanmış,
Ki ne yazar, kim oynar bunun dramını
Unutturulur anılar gibi, silinir

Belki bembeyazdır etraf o zaman kadar
Bıkmışı yoktur, demek ister elveda
Halbuki bir iki dize yazmak ne zordur kafa tamken,
Şu dünyada, ne gelecek var?

Buram buram toprak kokusu olsa der bir şehirli
Bir yıldıza karışıp gitmek ister
Karambol der belki bir aziz buna
Çalışmak gerekir aş kazanmaya

Ben sarı değilim, ben renk değilim
Her zamanı değerlendiren cadı kadın ben hiç değildim
Daha zarifi elimde olan işti
İmkandı, geçti

7.05.2010

Je Sais, J'avais

J'ai
Meme si les tous je sais et j'avais
Les tous etoiles que je suis visité
J'ai rien
Pour occuper

Tu m'as donné
Les jours et les nuits tu m'as dit
S'il y a un abandonne
Qu'est-ce qu'on fera?
Ne me quitte pas pour vivre

Elle a une vie de sans parler
C'est ça que tu veux lire
Apres tu l'as discuté

L'amour...
Parce que tu ne peux pas me faire tomber
L'amour...

Mouillé, sans stress
Elle a raconté tous les jours
Tu n'as pas oublié
Mais le soleil est toujours haut de moi
Pour me parler

3.05.2010

Se Souvenir de Moi, Vannes !

Bu aksam Paris'e, yarin da Paris'ten Istanbul'a ucuyoruz.
Bekle beni Istanbul, tek askim !

26.04.2010

Under Attack

I want to be the language you talk.
I want to be the lips you blow your kisses.

Without a magic touch,
Don't you think it's soo long

Crazy, daisy, dazzlin'
It's not just a dream I imagined today
You create me, and I love you back
Feel me, fall with me

So see you honey
If you're not trying
So see you honey
If you don't know how to walk with me

Bum-bum-bum
Nothing
Bum

25.04.2010

The Night-Wacher Street Walker

It wasn't so long ago, when they changed the way it goes, it's been only for 2 or 3 weeks before. They gave me the idea. I said no. So, we have an answer ''No.''.
But some were talking and some were believing. Knowing what I need or what is missing is so close and I know that if I'll try I can even push it back into my dreams or take it back into my nightmares.
Anyways, what I'll write is what you won't read. I don't think that even if you do, you won't take this personal. You see?
Well, those days or weeks, I can feel anything you feel or want, each second. When you grab my waist. I won't complete the sentence.
It's all. Wow, it's weird.
Now, there's fear...

Harala Gürala

Ukulala.
Ukala ukulele.
Şirin oldu böyle.
Ama saçma.

23.04.2010

Aches

I'm lying to you,
And I'm lying to you in everytime
Each day and far
I'm loving you,
Even I'm in love, I hate to be in love
And chit chat chatting lonely some days gone

I'm still on the average of beverage
It was just nothing before I said
Go away, fup pup
Only we know the rules and the style,
So pageant, turn the page
Rock up all night

13.04.2010

Eline Sağlık

Ne hissettiğimi kimseye söylemeyeceğim
Senin yokluğunda,
Belki geri almak isterim diye;
Senin yokluğunda aslında kimse yokken

Bir kaç şarkı dinlemeden çevireceğim
Kimse ve yalnızlıklarında,
Dolaşırım eğer kafama eserse;
Umursamazmış gibi görünüp

Unutmanın gizlendiği yollarda güleceğim
Kendim için, kendime güleceğim,
Birilerinin bilmediği gerçeği;
İçime dökeceğim içimi

Kapıyı vurmadan çıkacağım sakin evimde öleceğim
Ya da hayır, ben hiç ölmeyeceğim,
İşte bu yüzden ağzımı kilitleyeceğim;
Bir vuruştan sonra dişlerim dökülmesin diye

Silip ezeceğim,
Sadece süzeceğim,
Belki bir kaç mutluluk gelir;
Hepimizi seveceğim

12.04.2010

mAnimal from SheMan

I was a simple everyday kid
You had many ways to pay my bills

8.04.2010

Bir Akış

Uyanmadan yürüdüğünü
Kabullenen küçük kız,
O,
Nereyim ben, neredeyim ben?

Her şeyi karışık diye nitelendiren
Hayallerinde yaşamak istemediğim
Yolun aktığına hala inan
Ben

Sen işlerine devam edeceksin
Ellerimi işlerinle bezeliyeceğim
Nerden geldik
Belki de tam o noktaya...

Güneşin gördüğükçe yükselekcek
Son zamanlarda batacaksa
Bir kaç düşüş daha
Yaşamdan koşulmalı bir daha...

7.04.2010

Unlike Those Butterflies

Bir can geliyor eteklerinde zil çaldıran
Bilmeyen ellerindeki dövmelerin
Ayaklarındaki halhalların
Hem de hiç bilmezken tefi
Hangi çingene, nasıl çalan

Bu akşam kimden aşık
Kimden gurbetlik
Gene kim acıyacak belki de
Ama hiç düşünmeden gülebildiğincedir onun
Ömrünün süresi

Unlike those butterflies
Dungeoned by flies
And by cars
So much more than,
ANYthing

Kuş

Madem geç geleceksin,
Bugünden gel
Bir kaç az taşlı çukura düşmeden

Haftasonları aç aç gezmeden
Sabahları beraber uyanarak
Geçireceğim geziler ile, düşmeden gel

Çünkü hiç anlaşamam
Kendi doğrularımdan sapmadan
Kararmadan

Güle oynaya gökkuşağından sarkarsam
Düşerken benimle gelir misin
Fakir fukaraya karışarak

Nehirlerde ıslanıp rüzgarda kurulanarak
Hayatın gidişatına bırakarak
Düşmeden, düşmeden

Kıyafetlerini çalacağım bir gün daha geçmeden
Çok küçüksün, çok
Taşıyabilemeden

5.04.2010

Ama Çok İstiyorum Bazen Onu

İnsanlar beni teselli mi etmeye çalışıyorlar anlamıyorum. Bateri çalmaya başlamıştım, daha doğrusu dersler aldım, devam etme şansım hiç olmadığı için maalesef şuan çalamıyorum, teşekkür ederim ama bir yerden sonra istemiyorum. Çünkü ben şuan otursam hiçbir şeye doğru düzgün vuramayacağımı biliyorum.
Bir başka konu var.
Yok işte ortada.
Bence hiçbir zaman olmayacak da!
Olmayacak, yok.
Bazı hayallerimi hiç gerçekleştiremeyeceğim. Gerçekleştirmek için de ne yapmalıyım?
Saçımın rengini mi değiştireyim, kestireyim, uzatayım ya da fön çektireyim?
Hiçbir şekilde doğal olduğum kadar güzel olamam işte. Çirkin de değilim.
Ama ne yapmalıyım? Şans bu.
Biraz bulutların üzerinden aşağı inmem gerekiyorsa nasıl inerim? Her şeyi yukarıda topluyorum ben... Daha yağmur zamanına çok yok mu sizce de...

22.03.2010

Özlüyorum

Görüş diye başlamak istedim. Çünkü son zamanlarda blog'a girdiğim son yazılarımda felsefe kulübümden etkilenmiş olduğum soruları anlatıyorum. Ya da sadece cevap bulmaya çalışıyorum...
Bilmiyorum.
Algılar.
Çok fazla şey öğreniyorum.
Keşke paylaşabileceğim, tartışabileceğim bir kişi çıksa.
Neyse, hissediyorum...

17.03.2010

From Istanbul to Athens

1. The Gates Of Istanbul
2. The Dark Night Of The Sould
3. Marco Polo
4. Penelope's Song
5. Sacred Shabbat
6. Caravanserai
7. Santiago
8. Beneath A Phyrgian Sky
9. Tango To Evora
10. Full Circle

Albümdeki parçaların isimleri. Unutmamak gerek...

25.02.2010

Koşuyorum Kör'e Benden Devam

Sen koş sonuna kadar
Belki etrafından ağaçların silineceği ana dek
Koşacaksın
Ama elbet birgün biri bir imlana izin vermeyeceksin
Durur musun, o kadar yorulmuşsun!
Kavga edecek, dinlenecek, sövecek
Koşmuşsun o kadar,
Ona ne başkasının hayatından?
Özlenecekse bir kaç geçmişten parça
Boşverecek geçeceksin
Her damarından geçen yaşamı bir süzeceksin
Aman deme, boşuna geçmedi hiçbir şey elinden
Her emek harcansaydı olur muydu bir kaç parça gerçek
Ya da gelecek
Uzun uzun süzerek nereye
İzin verme işte, verme!
Ağlayacaksan ağlamışsındır zaten
Bir daha arkadayım demek neden
Neden?
Tam yanında olana sevgili demek yerine
Neden gizli ki tüm bu nefes anları
Bir kaç saniye belki de yaratacağı etki
Bırak gitsin,
Deme başka bir şey sorgulama
Eğer acıtacaksa
Ki her halt acıttı seni
Bilmiyor muyuz
Acıdan uyuşmaz olmadın mı
Olmasın mı
O zaman nasıl görürdün
O zaman nasıl sorgulardın
Boşver deseydin
Ben dedim
O dedirtmedi
Ve seni bilmiyorum kardeşim
Eğer gelecekse
Ve ben de şuan şunu yazıyorsam
Arabesk bu elbette gerçek
Yazıyorsam diyorum,
Yazmışımdır
Ne güzel ki görmüşüm
Acıtır ne güzel
Her zaman değil
Zaman geçirmez, döktürür kağıda kalemi
Yazıyı
Biz de yazacağız
Belki de aktarmak yerine lanetleyeceksin
Ancak eğer kalmışsa kalmıştır
Ve bu biterse bitsin, ne olur!
Neden korkarsın ki sen?
Eğer benim elimde bir şey kalmamışsa,
Sende vardır her şey kesin dersin
Dedin belki demeseydin
Başkasının çöpü bir başkasına harika görünebilir...

Cream Man On Rainy Afternoons, If We Will Marry

Tick tock -this clock will someday stop
The gap between the shoot and the thrill,
Everyday I'm seeing you looking in as scared of touch a skin
Wrote my letter down than you'll keep me failed in and living lonely
Why cannot I let you searching my lips and touching my hair,
You know what mamas say ''Don't do,''
Oh yes she has to do, keep me safe in her bed
With an involved fire

Can anything separate us away?
What I sold was all sold...

Lovedoc: Hey hey hey
You got my heart. What you think?
Let's pretend, we love them!
Any at none
Even you're feeling cold

Can anything separate us away?
What I sold was all sold...

I want to stay the same till it's end and band
The launch will take the rubbish you get me, you drove me nervous
Couldn't daddy thought you anything,
And the sisters brothers way that they do,
And the priests made you feel any breathe you take as satisfaction
My keys will fit that door, if you let me got your keys
I'm lying down here, I don't want you stay more
Made me told this to his, feel my bliss

Can anything separate us away?
What I sold was all sold...

You talked some piece of shit, I became some piece of it, she was totally in it
I need to calm down to down town to lead the son of sun for come come come calm down town
Ur becoming jesus of suburbia with your street style, coming into ur lonely nights
You seek and me destroyed
I need to be cruel, feeling down and feeling guilty
Feeling something strange, take me high down there, take me somewhere safe
So which million cares?
I'm always feeling this way, I've been telling you this
It doesn't had to end by this

You can have me, have me once more
Something will hit me over the bridge
You won't be having me no more, no more
And will be expended and borrowed synergy left but all passed

It's necessary to have a nasty evil
Justice in crowd,
You're not so loud to be a proudless cloud,
It just meant that you're weak

If you cannot let me be destroyed in your hair

22.02.2010

Bu Kadar Zaman Sonra

Kulaklıkları takmak, hayatın sesini açmak ve bir de bu şekilden takip etmek.
Ekranı açmak, mouse'yi almak, insanlara tıklayarak onları yönlenirmek.

Sana her şeyi versem de
Daha çok alacağım birikiyor
Gözlükleri takmadan
Güneşe bakarım mı sandın?

Parmaklarımda yüzükler olmadan
Çıp çıp deniz kenarında koşuşturmadan
Yaşıyor mu olurdum,
Eğer hiç yeşilliklere uzanmadan geçmiş olsan

Anlat bana, de bana
''Paraya ihtiyacım yok,
Sevgi var hayatımda''
Ama demez ki bu insan...

20.02.2010

Kolay Gel, Zor Git

Bütün bir yaz reddetmiş ama aynı zamanda da her reddedişinde de bir daha sormasını ve gerçekten istemesini beklemişti. O ise hiçbir zaman kendini ona açmamıştı. İkisi de öyleydi. Ancak eğer en azından bir kere olsun beraber zaman geçirseler ya da bir kere olsun konuşmaya başlasalardı, ikisinin de birbirlerine açılırlardı...
''Neden?'' dedi. ''Neden reddettim?''. Kendine göre nedeni vardı... O'nun da vardı. Onlar O ve O'ydular...
Şimdi ne zaman yeni bir haberini duysa ilgileniyordu. O'nun ilgilendiğini de sanmıyordu kendisininkilerle ama gene de içinden hep ''Kahretsin!'' diyordu. Diyordu işte. Nedeni vardı belki, belki de yoktu... Bana anlattığı kadarını anlatıyordum işte. Şimdi Tara vardı. Şimdi O, başka bir O ile beraberdi.
Gene yaz gelse belki değişebilirdi her şey. Ama O'nun yazı hep kötü geçmişti. Kendine itiraf edemese de...
Kışları daha çok severdi. Terleme ve yalnızlık olmazdı. Boş boş geçirmezdi günlerini. Halbuki herkes kışın yazı, yazın da kışı beklerdi. Ama onun asıl beklediği ilkbahar-sonbahardı.
Gene o vardı etrafında. Bir amacı var mıydı onu bile bilmediği birisi ilgisini çekiyordu. Hep birbirini tamamlayan çiftlerden biri olmak istemişti. Ona kalsa tanışır tanışmaz her şeyi başlatırdı. Ne zaman her şey harika gitse de sıkılırdı ve kapı dışarı ederdi... Etmişti işte.
Başka istediği O'ları da vardı. Zamanını geçiriyordu kısacası. Herkesle ilgilenmezdi ama çok ilgilendiği vardı. Yalnızlıktan sıkılmıştı.
Bu gerçek hayat mıydı? Bu sadece bir fantezi miydi yoksa? Yoksa?..

Adım Benim Senin Dişin

Nefret etmeden bir fenerden
Ensest ilişki yaşayanlar falan
Hepsi başa alınmadan
Beni gülerken dinle

Ne zaman diledim?
Dilemeyi dinlendirttim dinledim

Beni hiç parmaklarım saçlarına dolan
Gördün mü
Hiç su içtiğimi baştan aşağı
Sana sorgulattığımı görmedin

Ben de gördüm
Senin her gece konuşmadığını
Duymam gibi
Beni de, beni de

Öyle miyiz biz de
O uzun zaman önce mi oldu
Sinir bizi yiyen
Neye inanç

Çünkü her şey hiçbir şey
Çünkü her şey hepsi bir şey
Ben onu isterken
Sen bunu isterken

Hiç hiç hiç duydun mu haberleri
Hiç hiç hiç okudun mu
Hiç hiç hiç hayal ettin mi akışkan şeyleri?

Bil(im)

Şık şık şık şık
Birinin zamanının dolması
Kimin temizce kapatacağına
Şimdiden silinmişleri
Terlersem eğer

Hepsi daha önce söylenmişti
Konuşulmuştu
Benim kaçacağımı, derdim ben hep hep hep
Hayır hayır şıp şıp şıp

Küçük kurbağa dile gelirse,
Demiştim ben
Benim dilim uzamadan önce
Seni gene, beni gene

Haberdar et beni dönünce eve
Kilidi değiştirdiğinde anahtarı gene gönderme
Sen kaçamazsın mı, kaçar kaçar
Evi yakmadan gizlenebilir miyim

Belki tanrım sıyrık
Birkaç almadan almadan almandan
Korkabilir miyim dönüp döversin durursun etrafında diye
Kırıp dökeriz gene

Uuuu
Uuuu
Kaçamaz mısın kaçamak çok kaçacaksın
Ooo
Ooo

18.02.2010

Ben bahar çocuğuymuşum... Ne zaman Güneş'ten Doğa'ya bir ''Uyan!'' emri gelse nazikçe, ben de uyanıyorum o kara günlerdeki soğuk uykumdan. Ben de nefes almaya, çiçek açmaya başlıyorum...

17.02.2010

Generation X

Selam!
Yavaş geçen birkaç günün ardından buradayım.
Klavyemi özlemişim demek parmaklarımdan akıyor ve şu sanal dünyaya doğru bir yolculuk yapıyor. Benim de kafam dolu. Asıl düşündüğüm şey şu: Ben ve diğer insanlar neden bir arada yaşıyoruz?
Yalnızlıktan mı korkuyoruz, yoksa sadece korunmaya mı ihtiyacımız var?
Ya da birlikten kuvvet, kolaylık ve peşkeş doğacağı için mi?
Aklıma "Özal Gençliği" diye kınadığımız, heba olmuş ya da olmak üzere olan hayatlar geliyor. Bir de şu düşüncelerini savunduğu için içeri atılan insanlar... En fazla amatörler yanıyor aslında. Arkasında koca koca dergiler, yayınevleri, medya çalışanları, hukuk ve belki de arkasında kocaman büyük demirli yapıları olanlara kıyasla. Onlar hep kurtuluyor. Oturdukları sandalye bizler, duvarlar ise kapitalizm. Hep arkasında. Bizler ise hep ayaklarının altında...
Yaşamın değerini bilen, küçük arta kalan zamanlara isim takmayan, mutlu ama aynı derecede de bilinçli insanlar olsa...
Herkes özgürce düşüncesini barışçıl yollarla dile getirse...
Hepimiz bunu istemez miyiz?
Teröre eğilimli, benliğini arayan, tüketim çılgını, intihara ve uyuşturucuya bir adım geride olan canlılar olmasak...
Ne eksilir ki?
Hiçbir şey olmaz. Hepimizin farklı yollarla anlatmak istediği sadece bu değil mi?
Neden kavga edelim?

12.02.2010

Twister In Naked

Justice in crowd, you're not so loud to be a proudless cloud, it just meant that you're weak
If you can visurealise
I was so close, well he couldn't get much closer
It's necessary to have a nasty evil;
If we'll marry
And will be expended and borrowed synergy
Cream man on rainy afternoons
Thinking of excuses till we me, our only common interest was a way to meet you, so we were chewing a bit strange
Frightened of our guests
Just don't rise up!

Jew-el-ler

Even he had little tricks, he was already trying to be sold-
All we need is emptiness but those cheap people gets our faults
Who needs to be forgiven by god and restless in your hands,
Now I'm talking back about and then, I'll be there then!

So, if you are a jeweller, you cannot be any cheap story
It's making you lovely and dirty, even you had nothing in this diary
We, need all stuff I'm sorry but none had never asked what a jeweller can had
In his arms or hands or body, but you wished that the gun wasn't inside of our bags

Talking about now and then, before you seen my picture than,
I'll take a snap and send it to you
After it will be snapped and sent, it will make me, nervous and alone, you must be sorry
I'm gonna take it back as I did to jeweller, if you won't let me to

So, even you had no money but than
If you'll have some piece of jewels than,
Can't it make you rich or not poor as me as you!
We all know that it won't be suck, or it can't make us fight with in,
Let me take your all jewels from you
As easy as I can do!

11.02.2010

Hair Etkisi

Hair'den etkilenmediğimi söyleyemem. İleride bir müzikalde oynama hayalim depreşiyor... Depreşti... Depreşti... Ve şuan istiyorum! Gerçekten!! Neyse, bunun dışında ki gözlemlerimi anlatmayı çok isterdim ama hiçbir gözlemim olmadı. Bir kaç gündür de en son yazdığım şeyleri düşünüyorum. Eğer silersem bence kendimi biraz aşağılamış olacağım. Ben sonuçta kendime yazıyorum. Ama yine de ben o an ona inanmışım ki yazmışım.
Biraz da güven olmalı umut ve inancın yanında...
Her şey harika sadece biraz hastayım. Kafadan değil.

8.02.2010

Star Wars'ı izleyin bu arada.

Ok

Şu ''yok eşitlik yok bilmemne diye zırvalayan kız'' olarak şuan yazmak istediğim, ileride bu görüşüme ''Ne kadar abuk subuk yazmışım ya?'' diyeceğim bir küçük yazım olacak bugün.
Şimdiye kadar şiir okudum, şarkı sözü okudum, nota okudum, makale okudum, deneme, düz yazı, polisiye ve daha nicelerini okudum.
Günümüz blog yazarlarının yazıları dışında hiçbir zaman yazarların cinsiyetlerini tahmin edemedim. Benim için pek bir farkları olmadı. Veyahut ben bir hayvandım.
Ancak şu sıralarda ne zaman farklı bir blog açsam karşıma çıkan yazıdan cinsiyetlerini anlayabiliyorum.
''Eee, neden bu kadar taktın?!'' demeyin çünkü bana garip geliyor işte.
Bir bayanı şu sıralar melankolik yazılarından ya da tepkilerinden, kaprislerinden anlamak mümkün. Mümkün işte. Hepsi değil de yani nedense şu sıralar karşılaştıklarım ya dertli, içli, dünyası başına yıkılmış insanlar ya da ilginç şeyler paylaşan, kendi tarzı olan tipler. Ben ikisi de değilim. Umarım. Ama ortası ya da olması gerekeni hiç değilim.
Bilmiyorum işte ya. Bakarken bilmemkaçıncıyüzkere öyle birden okuyunca insan anlayabiliyor. Anlar işte ki insan. Ben bununla oynarım ki. Ehe!

7.02.2010

Larousse

Yeni yılda The Cure, Franz Ferdinand, Oasis, Arctic Monkeys ve Sex Pistols arşivimi geliştirmeye kararlıyım. Özellikle Oasis ve Sex Pistols konusunda ciddiyim.
Her sene aynı cümleyi tekrarlamaktansa..?

5.02.2010

Kim Bekliyor Olacak?

Neden bir önceki yazımda ''inanç'' yazdığımda büyük harfle yazdığım, bugün içinde bulunduğum mekandaki insanlardandı. Beni çok etkiledi. İkinci ya da hatırlayamadığım birkaçıncı kere bunu yaşadım.
''Her şeye çare buldular. Bir şu ...'nın yoluna çare bulamadılar. Anca tek yaptıkları bizi yemek!''
Bunu bir fikir yanlısı, bir görüş belirticisi olarak yazdığımı düşünmeyin. Bu benim bugün duyduğum bir cümleden kesinti. Herkesin de bunu onaylamasıydı beni etkileyen.
İnsanlarda inanç, güven kalmamış.
8 yaşındayken Peter Pan'ın son filmine götürmüştü babam. Filmde Jane (Wendy'nin kızı) Varolmayan Ülke'ye kaçırılıyordu. Bir sürü olaydan sonra Tinkerbell'in ışığı sönüyordu, çünkü Jane ona inanmadığını söylüyordu: İnanç, Güven ve Peritozu.
Bizde peritozu olmayacağına göre...
Biz şu ikisini birleştirsek ve istediğimizi yaptırmak için biraz ağır yük çeksek?
Biz de sürekli inanmadığımızı ''fısıldıyoruz''. Ancak milyonların fısıltısı artık birleşince ''haykırış''a dönüşüyor. Gözlerimizdeki, kalbimizdeki sönmüyor mu?
Konuşması ÇOK kolay. Uygulaması ÇOK zor.
Eee, uygulamayacaksak peki neden hala birbirimize isteklerimizi, hayallerimizi anlatıyoruz? Neden bu kavramları hala kullanıyoruz? Neden bu kavramları oluşturuyoruz? Anlama neden bir sözcük veriliyor?
Madem İSTİYORUZ, neden isteklerimizi yanımıza alarak ileriye doğru HEPBERABER bir BÜTÜN İÇİNDE ilerlemiyoruz!
Sorun yol değil. Sorun bu akşam yaşayacağın olaylar değil. Sorun benim tozpembe görmem / görmek istemem değil işte.
Sadece biraz eksiklik var.
Biraz sadece konuşmaktan da olabilir bence...

Çocuğum BEN, İNANIYORUM

Çocuk olmanın, yetişkin olmayı ''ezdiğini'' ya da çocuk olmanın babasının yetişkin olmanın babasını -döveceğine kalpten İNANIYORUM.
''Daha 15 yaşında ne gördün, neye, nasıl İNANIYORSUN? Kendi görüşlerin bile tam oturmadı.'' derseniz, umarım demezsiniz, ben size ''Yalan mı?'' diyorum.
Diyorum çünkü ben aslında dünyanın şuanki çabasının ve pazarının -gerçekten- sattıran en etkili yolu olan cinsellikle olduğunu görüyorsam, kapitalizmde bu ''eser üreten''lerin aslında kendilerini ne kadar küçülterek ''şeyleri'' sattırdığından ve yarattığından haberi olanlardanımdır sanırım.
Şimdi ne derseniz deyin, beni bir dinleyin. Belki ilgilenirsiniz sonunda fikrimle.
Çocukları büyütmenin zor olduğunu, doğru büyütülmezse nasıl sonuç alınabilineceğini BEN dahil HEPİMİZ biliyoruz. Çünkü haberlerde, çevremizde, dünya(MIZ)da her gün görüyoruz. Yaşıyoruz kısacası. Platon'un da dediği gibi, bunu devlet mi sağlamalı, peki HANGİ devlet sağlayacak, dünyanın neresinde olursak olalım bu soruyu soruyoruz. Ben, hiçbir çocuğun koşup oynayacağı, hayaller kuracağı, yağmurda dışarı çıkıp üşütene kadar altında kalacağı ve sonunda da bu kadar uzun süre kalmaması gerektiğini KENDİ KENDİNE ÖĞRENECEĞİ ve OTOKONTROL denileni yardımsız sağlayabileceği bir dünya görmedim. Kırlarda büyümek benim hayalimdi. Şimdikinde ise her ne kadar kır ve çiçek olsa da, bir o kadar da kanatlı ve kanatsız böceksiz bir hayat içeriyor. Çünkü KORKUYORUM. Ancak ben ne mutlu ki insanoğlunda yer alan, korktuğunu yok et, öğretisine sahip hiç olmadım. Kısacası benim hayalim de biraz komik. Kır, ot, çiçek ama böcek(SİZ). Arı olmazsa nereye çiçek geliyor bakalım? Hoş, günümüzde seralardan alıyoruz çiçekleri(MİZİ).
Tamam, şimdi burada gelişmeyi bir sonuca yaklaştıracağım.
Ya da siz çoktan yaptınız...

3.02.2010

ŞuBuO

Bazen içimdeki nefreti gösteremediğim zamanlarda bunu yapıyorum. Sonra da kız kavgasına bulaşmadan, saçını başını yolmadan, yaşıyorum. Ne var yani? Pataklasam daha mı iyi. ''What Keeps Mankind Alive?''. Bu işte.

Başlığım Başlıktır İşte

Benim ''fake'' profilim var. Profilimin içinde de resimler var. 2 tane. Gerizekalının önde gideni koymuş. Altına da yorumlar akmış, ne güzel çıkmışsın hayatıım, diye. Ben de bunu görünce onu şikayet etmez miyim, mesaj atmaz mıyım, mal konulu, neden resimlerimi koyuyorsun peki sen gerizekalı/beyinsiz? diye. Kabalaşmaz mıyım? Bıyıklı apaçi Deniz Sapan mıdır nedir, ona sevgilerle. Umarım çirkin mi çirkin, amaçsız mı amaçsız, zavallıca mıdır nedir hayatında başarılı olmak dışında her haltı yer.
Mal ya...

Amaaaan

Kar yağmaya başladı, ben gittim
Kar bitti, ben geldim
E hani ama bana dedim, kar yağdı
Şimdi haydi oynayalım derim, kar bitti
Ne kaldı geriye ki?

1.02.2010

Senmişsin O, Dünden Kalan Çay Paketi Yarım Yamalak, Örgülü Saçlı!

Belki bir gün derdim ama yazdığım yazı demin silindi gitti
Anladım yokmuş hiçbiri!
Bensiz sürpriz, sensin o priz
O yabancıydı, tamam dedi; gitmiş?

CeCe

Bazı Japon kadınları Türk borsasına para yatırıyorlarsa, nedenini biraz sorgulamaya davet lütfen.

27.01.2010

That I Was The One

Kimseye ithafen hiçbir şey yazmak istemiyorum.
-Stay with me
There must be no heart to believe...
Believe me,
You must be breathing
Be still kidding!

25.01.2010

Kibirimle Bir Aşk, 3319

Küçükken susmalıydım ve öğrenmek için biraz çalışmalıydım. İnsanların alaylarına, yalanlarına, garip ya da güzel bakışlarına aldırış etmemeli ve biraz kendimi akışa bırakmalıydım. Ben de öğretileni biraz biraz yerine getirdim. Hiç getirmedim değil ancak bu sefer yavaş yavaş ben yükseldim, insanlar alçaldı. Burnum Pinokyo'nun tam tersine uzamadı, yerine yukarı doğru çıkmaya başladı. Küçükken hiçbir evcilik oyununda anne olmadım. Bunu zavallıca buldum, asla olmayacağıma ve evlenmeyeceğime dair sözler verdim. Onun yerine hayvanlarım olacaktı.
Tiyatro yapacaktım: Hayat bir sahne! dediler.
Ben de oynadım. Kimseye ihtiyacım olmaz dedim.
Bir baktım, insanlar bana ilginç dediler. İlginç miydim? Ucube değildim. Hiç kendimi kabullendirmeye çalışmadım, yavaşça aralarına sızdım. Onlar istediği zaman kendi yerimi değiştirilemez kıldım. Güldüren ve ilgi odağı hep ben olmalıydım. 8 yıllık dostluklar kurdum, hemen hemen çoğu yıkıldı. U-m-u-r-u-m-d-a bile değildi! Beni saçmalatmaktan öte hiçbir yere götürmeyeceklerdi zaten. Şimdilik 15 yıllık anne babam var, onlarla oynuyoruz. Ama ne oynuyoruz? Bana ne oynatıyorlar? Bana ne oynatıyorlar ki ben hep yaşıtlarımı kendimden küçük ve zavallı gördüm? Hep onları değil daha büyüklerini seçtim. Çünkü ben onlarla aynı seviyede değil miydim?
Kim ne derse desin ben hiçbir yere ait değildim. Sevgiye muhtaçtım. Hep anne babamın benim anne babam olduğuna inandım çünkü yüzlerimiz bile tıpatıp aynıydı. Gerçeğinden ayrılamayan tanımı burada aynıydı.
Eee, benim kanıtım vardı yani. Hiç kendimi ''Ya Tuna değilsem?'' diye sorgulamadım. Çünkü ben Tuna'ydım. Bir tane özgürlük kısıtlayan, sınıflara ayıran adım daha vardı. Ancak onu hiçbir zaman protesto amaçlı olarak, kullanmadım. Kullanmayacağım da!
Hep büyük gösterdim. Hayallerim de, duygularım da büyüktü. Yüce hiç olmadı. Tanrı kavramım bir kaç zamandan sonra çöktü. Onu tekrar görebilmek için çok uğraşıldı. İyi. Çünkü değdi.
Her şeye karşı sevgi besledim. Nefreti unuttum. Elimde kalsa tekrar 4 yaşıma geri dönerdim.
Ancak aynı okula dönmezdim. O sinir bozucu kadının tekrar elimdekileri yok etmeye çalışmasına izin vermezdim. ONDAN NEFRET EDİYORUM. Sadece ondan ama.
Bir çok hayalim, amacım, mutluluğum var.
''Her zaman istediğimi alırım.'' diyorum. Tabii erkekler dışında... O konuda biraz fazla sakardım. Her zaman yanlış zamanda yanlış kişiyleydim. Bu yüzden her zaman tersledim. Hiç terslenmedim.
Ben kazandım ama.
Kötü bir amacım hiç olmadı değil. Ama genelde olmuyor.
Ben herkesi her zaman tersledim. Dediğim gibi, bir zamanın gelmesinden hep çok korktum.
Kötü gün dostu olmak hiç istemedim. Eğlence arkadaşı olmalıydım. Ben O'ydum çünkü. Ben baştaki Güldüren'dim. Benim geldiğimi kimse görmemişti.
Ama neden kötü gün dostu olmak istemediğim açıktı. Benim de yaptığım gibi, başta sanki problemleri çözüyormuş gibi görünse de, hem harap hem de kullanılmış olmamak için.
Hiç kullanamadılar beni.

Birkaçınıza'

Şuan şehirdışındayım. Her mesajınız, her aramanız hem sizin hem de benim faturamı/kontörümü etkiliyor. Biraz twitter statülerimi takip ederseniz sevinirim. Bir de arayıp durmamanızı. Normalde yüzüme bile bakmazken, kötü gün dostu olarak aramanız hiç de işime gelmiyor. Sadece biraz daha kapayın çenenizi. Saygınız olsun.
Bu aralar çok saldırganım.

Trying To Be Successful on the Stress of My Mood

Şuan BURADA olmamayı, onun beni takip ETMEMESİNİ, benim sadece sürüden bir RUH olmamamı, nefes aldıkça saniyelerin geçmesini BEKLEMEMEYİ, televizyonun KISIK SESLE izlenmesini dilerdim ve hepsinin sadece bir KANDIRMACA olmamasını dilerdim. Diler miydim? Dilemezdim, ama televizyon hariç...

Yalancı

Arkandan ne diyecek insanlar
Durmadan olmayanı getirdin önüme
Arkamdan ne dedirteceksin insanlara?
Durmadan konuşuyorsun gece gece

Okuma artık, takip etme
Dünya haberlerinden sana ne!
Sanki sen değiştireceksin gece gece
Beni delirtme her seferinde

Ne acı ne duruş gerekli her seferinde
Ne ekersen onu biçersin dedikçe
Herkes bana istediğini uyguladığı sürece
Sen bir şey değilsin ki sürdürme

Görmeyeceğim daha senden hiçbir sene
Ardına ne bakacaksın ki, vur, kır yerleri
Nefretten başka için kaldı elimde
Yani sus, bir hayal et içimdekini gizlice...

23.01.2010

Who Can Say Where The Road Goes

Yarın saat 9'da Kıbrıs, Girne'ye gidiyorum. Bu hafta geçen hararetli konuşmanın ardından iyi bir gezi olacak. Sanırım ben mutluyum.

18.01.2010

Mehmet Tacettinoğlu'na


Doğum günün kutlu olsun Türkiye'nin en iyi spikerlerine aday olan ancak adaylığını ödüllere taşıyamayan baba, şovmen, yakışıklı, kalıbına sığamayan, gür sesli, duyulan adam.
Doğum günün kutlu olsun baba!
Sen bana bakmayı, baktığını görmeyi ve farkedilmeyi öğrettin.
Bakışlarındaki mutluluğu sonsuz bir definde arayacağız.


MEHMET TACETTiNOĞLU :
1968 doğumlu, Anadolu üniversitesi iiBF iktisat bölümü, mezunu. Marmara Üniversitesi'nde Reklamcılık ve Tanıtım üzerine yüksek lisans yapıyor. 1992 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yayın kuruluşu BRT'nin açtığı sınavı kazanarak haber spikerliğine başladı. "İşçi Dünyası" adlı bir ekonomi programı sundu. 1993'te TGRT'ye geçti. TGRT'nin ilk kuşak programı "Hayırlı Günler"de her sabah kamera karşısına geçti. Bu kanalda müzik yayınlanan ilk program olan "Harman"ı hem sundu hem de programın metinlerini yazdı. TGRT'nin ilk müzik eğlence programı olan 'Erguvan'ı canlı yayında sundu. "Şehir ve insan", ''Esnafın Dünyası'' adlı programlarda sunuculuk yaptı. TGRT FM'de kuşak program sunuculuğu yaptı. Çeşitli türde programları seslendirdi.

16.01.2010

Başıboş Önem, Kelime Oyunları

Onlar'ın ''o hasta ilişkileri''ne dönmek
Bana vurmak demek
Kapıyı her kapatışımda, her ağlayışımda
Gözlerime bakman ve bana bir kağıt kalem vermen gerektiğini,
Sana söylemek kolay değil
Ama ben hiç bilmedim ki hayatımda
Benim de Onlar gibi olaya katılacağımı,
Olacağımı
Yani şimdi sen bana,
Seni seviyorum, hiç dedin mi dürüstçe
Ki ben de sevdiğimi söyleyebileyim
Ben ''SENİ'' arada isterdim
Diğerleri'ne ulaşmak için...
Bizler ikiyüzlüdür.
Bizler değersizdir ölüm olmadıkça...

Saves ME

I just need sometimes someone to get away
From my thoughts, I need you to stay
That's why I never let you to leave me
I know, those roads has no end
These littlest things just won't let you be mine
In my mind
You're the things that all I have
If there won't be any lights
Hire me to be
And I now, I always had a missing part
And after all,
I'll be lonely, so may be

14.01.2010

Annelerin Bile Bildiği Hikaye

İki sene önce benden yaşça biraz büyük bir çocuğa karşı ilgi duyuyordum. Daha doğrusu onu bir maçta görmüş, astigmatımdan dolayı sadece kıyafetlerinin renkleri ile değerlendirebilmiştim. Yüzünü göremediğim için arkadaşıma nasıl biri olduğunu sordum ancak beni zevksiz olarak nitelendirdi... Evet Bali, sözüm sana. Sen bana zevksiz dedin. Ama saygı duyuyorum. Ancak ben zevksiz değil anca gerizekalı olurum.
Sonra biraz asılmış olabilirim ona. O gün canımın sıkkınlığından biraz saçmalamak istemiş ve ''Take Me to the Dressing/Changing Room'' diye bağırmıştım. ''Take Me Out''dan ve soyunma odamızı işgal etmesinden geliyordu halbuki... O gün SAÇMALAMAYI İSTEMİŞTİM. Baktı mı emin değilim ama uzaktan hiç yüzünü görememiştim, bu yüzden yüzsüz insanlarımdan biriydi o anlık...
İsmini öğretmene sordurdum arkadaşlarımdan birine. Cevabımı da aldım ama ismin abukluğundan dolayı pek inanmadım. Sonunda ikna oldum.
Bir arkadaşım onların yanına gitti ve ''Büyüyünce gel!'' cevabını aldı. Ben bozuldum, onun bozulduğunu sanmıyorum ama orada o an hakim olduğu sinirlerine karşı ''Nasıl bir şeysin sen?'' diyorum. İyi anlamda. Ben olsam kavga ederdim ama o etmedi. Evet Bali, seni seviyorum ama bunu okuyacağını sanmıyorum.
Neyse bir gün bir olay oldu hatırlayamadığım ve ilk konuşmamızı yaptık. Çocuktan hoşlanmıyordum ancak yüzünü görmediğim için kötü diyemezdim çünkü hala görmemiştim. İşte biraz konuştuk ve sonra derin bir sessizlik çöktü.
Bir gün sokakta kız arkadaşıyla gördüm. Ben baktım, o da bön bön baktı dürüst olmak gerekirse. Arkamı bile kaç kez döndüm. O da döndü.
Günlerden bir gün geldi, kayıtlarda karşılaştık. Emin olamadık birbirimizden, benim mesaj atmamla kesinleşti. Ben gene saçmaladım. Beni güzel bulduğunu söyledi. Beni arkadaşının da güzel bulduğunu söyledi. Ben bu sefer inanmadığımı vurguladım: BEN TAM BİR GERİZEKALIYIM. Ama benimle dalga geçiyor da olabilirdi.
Bir kaç dakika sonra çıktığı kız beni ekledi. ''Selam, ben Bilmemkim, O'nunla çıkıyorum.'' dedi.
Sadece ''Aaa, ne güzel!'' dedim. Hiç bozuntuya vermedim ancak ondan nefret de etmedim.
Bugün aklıma geldi sadece.
Aslında ne kalbim kırıldı ne de kanadım,
Ben uçarım hala, ancak hala yalnızım
Bir başka gelir, geldi, geçmedi
Ben de durmadım, sürekli kanat çırptım
Kanat kopardım...
Ve evet, annem bile duydu bu hikayemi... Ben hala merak ediyorum dürüst müydü söylediklerinde diye ama..!

12.01.2010

Sokrates İçimizde

Sınav var= ''Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.''

11.01.2010

O

The Cure dinliyordum sabah. Bilmem siz sever misiniz sabahları dinlemeyi ama ben bu aralar 240 şarkının içinden -evet, 1 gb- sadece ''The Kiss'' ile uyanabiliyorum, sadece onunla hayal kurmaya başlayabiliyorum. Nefes almak gibi sanki. Bu kadar anlam yüklemeye gerek yok ama bir dinleyin sizde... Nedense her seferinde aklıma O geliyor...
Vücuttan mı korkuyorsun? Tenden mi terden mi kokuyorsun?

10.01.2010

Zor İşler

Annemin kuzeninin nişanlısı geldi. İşte konuşuyoruz, atıştırıyoruz falan. Canım sıkılmadı aslında. Ben anlamıyorum konulardan ama dinlemekle bir şey kaybetmem. Konu: Arabalar ve motorları. Zor işler bunlar.

9.01.2010

Sen A'sın, Ben B'yim, O da C!

Olaylama

Pazarı pazar yapan gece, pazarı pazara bağlayan gecedir. Böyle bir gece var mı yok mu tartışılır. Sonuçta pazartesi var. Pazarın ertesi. Eğer ''Kesinlikle pazar olsun pazardan sonra gelen!'' diyorsanız, ki dediğinizden şüpheliyim, bu sizi birazcık oyalayabilir.

7.01.2010

1090 Kere Yaz Bakalım

O değil de bugünün sözü ''Gelecek bana gelsin.''dir benim için.
Nasıl bir insansın sen Onat?

1.01.2010

Yeni yılı bırakın, kış geldi de geçiyor ya...