21.09.2009

Ne Denilir?

Blog'umu uzun zamandır açamıyorum. Kısacası kafamda bir sürü şey birikti ancak ilk önce klavyeye yansıtmak, sonra da ekranda görmenin mutluluğunu yavaşça çıkarmak istiyorum. Daha zamanımız var diyebilirim... Eğer yoksa kendimi kandırmış olmaktan eğleneceğimi sanmıyorum.
Bazen yaptıklarımın nedenlerini sorguluyorum. Mesela demin devrik cümle kurup yazdığımı okuduğumda vazgeçip yazdığımı kurallı cümleye geçirmeminki gibi... Saçmaladığımı bilmeme rağmen değişemiyorum. Değişmek işime gelmiyor da denebilir. Hayatım bir şeyleri almak üzerine kurulu ve dürüst olmak gerekirse tek geri verdiğim şey vücudumdan çıkan atıklar. Kendime hayranım...
Dün yaptığımın da açıklaması yok. Dün eskiden sevdiğim şeyleri elimin tersiyle bir kenara ittim. Ve, bu sefer yerlerde sürünüyorlar. Geri gelmesini istemediğim şeyleri savurdum ancak geçen bir kaç saat öncesine kadar kalbim düşüncelerle atıyordu. Sanırım bu şekilde devam etmemesinin sebebi sodayı hızlı içmem. Neyse, düşünebilme özelliğinin insanları hayvanlardan ayıran bir özellik olduğuna inanmadığım gibi sadece uykulu olduğum gerçeğine de inanmıyorum. Ama kendimi haklı çıkarmam için bir sebep yok. Var aslında ama bu sefer savunmayacağım.
Çekiştirilmem; sevilmemem; bir alışkanlık, bir oyuncak bebek yerine geçirilmem beni haklı çıkarabilirdi. Bunu ona söyleyebilirdim o bana ''neden?'' derken. Ya da bana ''başka biri mi?'' derken. Bu seferlik yalan söyledim. İşte, yok gibi basit kelimelerle atlatabildim ama elimde kalan baştakiyle aynı. Sadece şuan koşa koşa onun yanına gidebilirim ''özgürce''. İstediğim bu muydu? Eh...
Mutluyum. Mutlu olacağım. Hatta kendime izlenecek filmler liste bile yaptım. Taking Chance, Grey Gardens, Into The Storm, Little Dorrit, Coco Chanel ve tekrar izlemeyi planladığım Riding in Cars With Boys... Film izlemeyi kafa çalıştıracak bir olay olmadığı için sevmem. Değişimi hakediyorum yine de. Ne yapmış ya da ne yapmamış olursam olayım hakediyorum. Telefonumu, gardrobumu, tarzımı, çizgimi, makyaj malzemelerimi bile değiştiriyorum.
Belki anılarımı da değiştirebilirim. Unutmanın ve ya başa almanın bir yolu olsaydı çok daha güzel olabilirdi her şey.
Aslında tek özlediğim zor bir antrenman, soğuk su ve suda terlemek. Bir de bu antrenmanın sonu.
Gerçekten çok özledim yüzmeyi. Dönmek güzel olabilirdi...
Neyse, arkadaşlarımı, nefes alışımı ve görmeme yardımcı olması gereken ancak bozuk olan gözlerimi seviyorum. Kendim olduğum sürece her şey güzel gidecek. Rol yapmaya, gülümsemeye ihtiyacım o kadar da yok.
Bu aralar var ama sonra olmayacak.
Her zaman pastayı kendime saklayamam..!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kafamdaki taç var olduğu sürece...Yazsana?