15.12.2009

Mukus

Birden uzun tırnaklı, uzun parmaklı bir tırnak burnumu yırttı. İçinden dışarı adeta kanlar fışkırıyordu. Bunun farkında değildik. O'nun tek söylediği ''Kanıyor olabilir, izin ver bakayım.'' idi. Koşa koşa içeri gitmiştim. Ben ağladıkça, burnumdaki mukus sıvılaştıkça, gözyaşlarım yüzümde kuruyup kalın bir tabaka oluşturdukça; içeriden bir yer doluyordu sanki. Deli gibi bağırıyordum. İçeriden de deli gibi ses geliyordu.
-Tuna!
-Tuna!
Tuna! Tuna ha?
Sonunda o taraftan nefes alamaz hale gelmiştim. Oluruna bıraktım. Yaşlar kurudukça ardına yenisini kattırmadım. Bir süre bekledim. Ta ki, ojelerimi temizlemek için ışığımı açana ve ellerimi görene kadar. Bu gün ilk defa çevik davranmıştım. İlk defa kendimde bitmez bir enerji görüyordum. Ancak aynaya bakmama, ellerime kırık parçalar batana ve tırnaklarımı ellerime batırıp sıkana kadar da bu enerji sonsuzdu. Baktım. Baktığım ve parçaladığım anda da son buldu. Hemen anı görüntülemek için içerideydim artık. Sevdiğimi aramak istedim.
Ancak acaba o beni seviyor muydu?
HİÇ. Canı cehenneme gerizekalının dedim, dediğimle makineyi aldım ve çekmeye başladım. Amacım şiddeti görüntülemek değil, acıyı bastırmaktı. Başardım. Başaracağım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kafamdaki taç var olduğu sürece...Yazsana?